ŞAHADET/SHAHADA

ŞEHADET
Ey devler ordusuna meydan okuyan cüce, ben de sana meydan okuyorum.
Fatıma’nın üç sırrından biri sana verilmiş gibi edasında yürüyordun sokakta ama
Daha benim anlatacaklarımı duymadın.
Ben çoktan kaybolduğumda araftaki sonsuz labirentte, sen daha yaratılmamıştın.
İşte o keşmekeşte ararken yolumu bir köşede senin bu cesur ruhunla karşılaştım.
Belki birazcık cüretkarlığım bundandır, inkar edemem.
Ancak sen daha rahme düşmeden bile ben Atlas misali çoktan dünyayı sırtıma alıp gömmeye götürüyordum.
Evet, evet yeniden çıkıncaya kadar karşıma, onu derin bir kuyuya atıp çoktan üstüne erimiş bakır döksün diye Zülkarneyni aramaya koyulmuştum bile.
Kim derdi ki bu sahipsiz mezar yeniden deşilecek. Kim derdi ki bu cesede yeniden can verilecek.
Sen, Kırlangıç, sen, itiraf et can vermek için bu cesede benden gizlice canımı çaldın.
Renk vermek için bütün siyahlara ruhumun bütün renklerini damıttın.
Felek bile bu işe hiçbir yorum yapamadı, dili tutuldu.
Sen usulca tırmanırken o sahnene, dansınla meydan okumak için tüm çirkinliklere,
Bütün melekler oradaydı, zapt altına almak için bu doğuşu.
Gökyüzüne bir hale fışkırdığında bu yükselişten, Zifiri karanlıkta Lizbonun sarhoşları semaya bakarak şaştı kaldı.
Belki benimle birlikte üç beş ayık da görmüştü bu dehşet verici hadiseyi.
Onlar da boş ver, hadi şerefe diyip içmeye devam ettiler.
Şimdi sen bana diyorsun ki, ya sen de sarhoş ol ya da sen de ayıklar gibi görmezden gel.
İşime gelecek olsa, ikisini de senden iyi bilirim merak etme.
Ama bir hidayete şahitlik etmek, var olmaya değmektir.
İyi ki varsın, iyi ki varım ve şahitim.

SHAHADA
Joana,
Oh, anã, que desafia para exercito dos gigantes, eu também desafio para ti.
Andas com um ar como se um dos três segredos de Fátima fosse dado para ti mas ainda nem ouviste o que vou te falar.
Quando eu já estava perdido no labirinto infinito em purgatório, tu ainda nem eras criada. Naquela confusão, quando tentava me orientar, num cantinho cruzei me por acaso com tua alma ousada. Não posso negar que talvez devo algum parte da minha coragem para esta cena.
Mas enquanto tu nem tinhas caído para matrice, eu já tinha posto nas minhas costas o mundo como se fosse um Atlas,
Para levar a enterrar.
Sim, quando eu encontrei te de novo, já tinha colocado ele num poço fundo e estava a procurar Zulqarnein para carimbar lhe com cobre derretido.
Quem diria que está sepultura de ninguém seria aberta de novo. Quem diria que uma alma seria dada para este corpo já estragado.
Tu, Andorinha, tu, admite que roubaste minha alma as escondidas para oferecer a este corpo. Destilaste todas as cores dela para pintar de novo a toda negrura. Até o fado não consegiu dizer nada para este cena, gato comeu lhe língua.
Quando tu subias lentamente para teu palco para ousar toda feiura com tua dança, todos os anjos estavam presentes para registrar esta nascimento. Quando espalhou se uma auréola para céu desta elavação, todos os bêbedos de Lisboa espantaram com aquele que acabaram de ver. Talvez,comigo uns três sóbrios também tinham o visto. Eles também continuaram a beber dizendo :saúde e ignoraram.
Agora, tu me dizes que ou seja como aqueles bêbedos ou ignora me como aqueles sóbrios.
Se me desse jeito, faria ambos melhor que tu.
Mas testemunhar uma salvação é valer a pena de existir.
Ainda bem que existes, existo e testemunho.

You may also like...